Page 11 - Bafra Sempozyum Kitabı Cilt 3
P. 11

OSMAN KÖSE



                        cezbeden bu tarihi derinliğe sahiptir. Bafra kent meydanından başlayarak so-
                        kak aralarını dolaşırken, Hititler, Roma, Bizans ve daha sonra Selçuklu, İlhanlı
                        ve Osmanlı döneminde bu topraklarda yaşayan insanların da bir zamanlar bu-
                        ralarda adımladıklarını, soluklandıklarını ve hayaller kurduklarını hissedebilir-
                        siniz. Günümüzde bile verimliliği ile bölgeye hayat veren Bafra ovasına bakar-
                        ken, geçmiş asırlar içinde farklı kültürlere sahip nice insanların bu ovalar üze-
                        rinde hayaller kurduklarını, hayatlarını idame ettirdiklerini, acılarını, sevinçle-
                        rini yaşadıklarını duyar gibi olursunuz.
                             Fakat tüm bu güzellikleri hissedebilmek, yaşadığınız, yürüdüğünüz, gez-
                        diğiniz ve gördüğünüz mekânları anlamlandırabilmek için, durduğunuz yerle-
                        rin öncesini yani tarihi derinliklerini iyi bilmek gerekmektedir. Merhum Meh-
                        met Akif Ersoy’un İstiklal dizelerinde “Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme,
                        tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” diyerek dile getirdiği işte budur.
                        Üzerinde yaşanılan toprağa veya içinde oturulan mekâna manevi bir anlam ve
                        değer kazandırmak ancak onu tanımakla olur. Geçmişini Öğrenmek ve asırların
                        içinden süzülerek nasıl bir yolculuk geçirdiğini bilmekle olur. İşte Tarihi, Sos-
                        yal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı ile bu gayeler için yola çıkılmıştır. Çok
                        farklı kültürel yaşama, dil ve inançlara sahip olan kadim medeniyetlerin bir za-
                        manlar buralarda da neşv ü nema bulduğunu öğrenince, 13. asırlardan itibaren
                        Türklerin bölgeyi imar ve inşa için gayretlerini görünce, asırlarca buralarda ya-
                        şayan insan kitlelerinin hayatlarının örgüsüne ve yaşanmışlar yumağının içe-
                        riklerini vakıf olunca, Bafra’nın sadece mevcut görünen kent merkezinden, ova-
                        sından ve ırmağından ibaret olmadığını, asırların derinliklerine kadar uzanan
                        kültürel ve tarihi birikime sahip olduğunu anlarsanız. 13. asır Anadolu’sunun
                        tasavvuf  ve  halk şairi  olarak  bilinen  Yunus  Emre’nin  “bir  ben  vardır  benden
                        içeri” dizelerinde dile getirdiği gibi Bafra’nın derinliklerine inildikçe farklı Baf-
                        raların olduğu görülecektir. Bu tarihi derinliklere vakıf olursanız, Bafra’nın dağ-
                        ları, taşları, bahçeleri, bağları, sokakları, kaldırmaları, caddeleri, ağaçları ve taş-
                        ları sizinle adeta konuşmaya başlar.  Bir nevi 18. yüzyılda Karaköy, Zeytun, Taş-
                        köprü, Karaarslan, Müstecap, Engiz veya Üçpınar’dan deve ve yük hayvanların-
                        dan oluşan kervanların çamurlu ve patika yollardan Bafra kasabasına doğru yol
                        aldığını görür gibi olursunuz.
                             Türklerin yönetimine girdikten sonra uzun yıllar çoğunluğu Müslüman ve
                        Hristiyan inancına sahip insanların birlikte yaşadığı bir yer olan Bafra, 19. asrın
                        yarılarından itibaren dışarıdan aldığı göçlerle değişim göstermeye başlamıştır.
                        Kafkasya’dan gelen Çerkezler, Abazalar, Balkanlardan göç eden Müslüman kit-






                                                            x
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16